tdesigner

Tiago Oliveira Oliveira itibaren Texas itibaren Texas

Okuyucu Tiago Oliveira Oliveira itibaren Texas

Tiago Oliveira Oliveira itibaren Texas

tdesigner

O’ooo Euclides! It’s too Liquid. Alışılmış ressamlar baştan kontrollü giriyorlar işe. Tamamen önceden karar verilmiş bir anlaşmalı uzam kabuluyle paletlerini ellerine alıyorlar. Karşılarındaki çokça nesneden birisine bakıyorlar önce, resmediyorlar. Sonra diğerine, sonra ötekine ayrı ayrı odaklanıyorlar. Ama sonuçta oluşan durumda resim, tek bakışın ürünü gibi yansıtılıyor. Bu önceden karar verilmiş, deforme edilmiş bir uzam anlayışıdır. Halbuki göz hangi nesneye odaklandıysa ona göre diğer nesnelerin durumu her seferinde değişmektedir. Ressamın yaptığı bu görülenlerin ortalamasını yansıtmaktır. Uzlaşımsal yol arayan bu ressam, resimlerinde herşey oylunda gibi görünse de algılayışın gerçek hakkını asla vermiş olmaz. Ponty itiraz ediyor: “Ama algıyla temas ettiğimiz dünya kendisini öyle sunmuyor ki?” (1) Ponty gibi düşünen, algıların elle uzlaştırılmasıyla bulunan sonucu reddeden ressam bizim gözümüzde perspektif sorunsal içerisindedir ya da geometri bilmiyordur. “Hesap hataları var” deriz belki de ilk bakışta. Ama aslında bu ortalama bakış anlayışını reddeden ressam, her noktadaki duyumu tek duyuma dönderme bileşkesi arayan ressamdan daha çok algıyla senkron çalışmaktadır. Ve dahası, algısının ona söylediğiyle çelişmemektedir. Konumu, vücudu olmayan saf zihnin seyrinde bu farklı noktaların farklı algılanışı olmayacağından tek bir fotoğraf sahne oluşturmak olasıdır. Ama uzam dediğmiz şey homojen değildir, her boyutunda farklı değişikliklerin olması gerçektir, saf zihnin göreceği eşzamanlı şeyler ortamı değildir. Dolayısıyla ancak vücutsuz ve konumsuz bir ressamın gerçek algısının böyle olabileceği söylenebilir bu durumda. Gördüğümüz şeyi baktığımz yer ve ânın bilincinde kabullenen ve bunu yansıtan, ne geometri bilmediiğinden bunu yapacaktır, ne dikkat çekme derdindedir, ne de perspektife ya da klasik sanat anlayışına kabalık ediyordur. O gördüğüne sadık kalıyordur. “Teknik ölçüme kendini adamış ve nicelik aşkıyla yanıp tutuşan bir çağda kübist resim, zihnimizden çok gönlümüze seslenen bir alanda dünyayla insanın sarmaş dolaş oluşunu kendince sessiz sakin anlatmış sanki.” (2) Dışımızdaki her varlığı ancak vücudumuz üzerinden erişebiliyoruz; dışımızdaki her varlık da böylelikle insan özelliklerine bürünüp br ruh ve vücut karışımı haline geliyor. Uzamın artık nesneyi nasıl eğip bükebileceğini, yer değiştiren nesnenin bazen nasıl da değişebileceğini görüyoruz.(3) Nesnenin kendisiyle mutlak bir özdeşlik içinde olduğu iddiası, biçimle içeriğin ayrık olduğu iddiası gibi silikleşiyor. Bu yeni fizik bakışını artık kabullenenlerin Euclides’in katı çerçevesinin tuzla buz olduğunu artık kabul etmesinin zamanı çoktan gelmedi mi? Bunu fizikte ve psikolojide yavaş yavaş olduğu gibi artık her alanda kabul etmek zorunda değil miyiz?

tdesigner

Gold'un ilk romanı Carter Beats the Devil, en sevdiğim kitap ve birden fazla kez gönüllü olarak okuduğum tek kitap, bu yüzden takipçisi Sunnyside'ı aldığımda heyecanımı hayal edebiliyorum. Sevmediğimi söylemek beni üzüyor. İlk yarıyı çok sevdim ve kaprisli, mizahı ve olasılığı ile çok heyecanlandım, ama bundan sonra yolunu kaybettiği, oldukça kıvrımlı ve bakımı zor olduğu bana benziyordu. Aslında bir süreliğine bıraktım, devam etmek için hiç motive olmadım. Sonunda, karakterleri umursadım ve Chaplin'in kehanetinin büyüleyici olduğunu düşündüm, ancak hikayelerinin çoğunun sonlarının tatmin edici, hatta şaşırtıcı olduğunu buldum.

tdesigner

"Absolute power corrupts absolutely."

tdesigner

Hmmm, it was humming along until the end, but fell with a clang. Very disappointing.